| http://www.alemegel.net |
|
| KaRı$ıK | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 28.01.08 14:09 | |
| |
| | | iSyAnBuL Admin
Mesaj Sayısı : 3514 NeRdEn : G.o.Paşa mEsLeK : Radyo DJ-Öğrenci HoBi : -TaeKWondO-TrAiNiNg- Kayıt tarihi : 28/09/07
| Konu: Geri: KaRı$ıK 01.02.08 12:44 | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:18 | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:19 | |
| ben bu başlıqı popülerlere taşıcam valla kimse karışmasın!! |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:21 | |
| HoşçakaL'ım...ELveda'm dı...Anlamadın...
Belki alışkındı kulakların bu iki kelimenin dudaktaki dansına...Hoşça kal ; bir daha görüşmenin güvencesiydi. Bir önceki adımıydı bir sonraki buluşmanın...Hoşça kal denir ve hoşça kalınırdı senin aşklarında... Oysa bende Elveda demektir hoşça kal, bilemedin; kısacık zamanlara sığan tutkunun kılavuzluğundaki bu aşkta...
Duvarlarıma sana dair çok da fazla olmayan anılarımı çerçeveleyip astığım bir gece vermiştim kararımı. Her nedense çok eğri büğrü duruyordu resimler. Anılar mı yakışmadı resimlere, yoksa resimler mi yapışmadı çerçevelerin sabitliğine anlayamadım. Ama ters duran bir şeyler vardı bu tuhaf görüntüde.Sarhoş naralarını tıpkı birer otriş gibi dolamıştım kelimelerin boynuna. Sonra birdenbire hayretle, o gideceği yönü şaşırmış naraların sokaklardan değil yüreğimden geldiğini fark ettim. Yalpalaya yalpalaya yeni bir limana demir atmaya giden, adımlarını bir türlü aynı hizaya getiremeyen bu ayaklar, benim sevdamı arşınlıyorlardı...Yine yanlış yollara, yanlış ayakkabılarla dalmıştım düşüncesizce. nasır tutan kalbimdi, parmaklarım sapasağlamdı görünüşte! Bakmamıştım mor sarmaşıklı yaprakların altındaki kocaman dikenlerini saklayan bataklıklara...Ah aylak ruhum; yine aldanmıştı gökyüzünün kızıl, fettan saçlarına...Oysa çeviriverseydi tutkudan körelen gözlerini birkaç bakış aşağıya, sevdasına arapsaçı gibi dolanan yalanları fark edebilecekti...Ah aşka hiç doymayan aç ruhum, kısacık mutlulukların lezzetli mezeler olduğu bu sofrada, kadeh kadeh şarapları hapsedip damağına yine de aç kalktın aşkın saflığına...
Hesaplaşma yüklü bir gecenin sabahıydı sana vedam. Oysa sen sadece hoşça kal dedim sanmıştın...Kanter içinde kaldı dudaklarım sana söyleyemediklerimi kendime haykırmaktan. Söylesem anlamazdın, biliyorum...Üstünde hiçbir etiket olmayan bir şişeye konmuş bir yardım mesajıydı kelimelerim...Ben ıssız bir adada; yanında almak isteyebileceği üç şeyi bile olmayan bir kazazedeydim. Çok tirajik biliyor musun? Üç şey alamazdım yanıma, almayı isteyebileceğim tek şey sendin... Ve sen bana aynı cümlenin içindeki iki kelime kadar yakın; ve aynı zamanda aynı cümlenin içinde asla bir araya gelemeyecek iki kelime kadar uzaktın...Çelişkilerin bileşkesi bir sevgili...Şarkılar saki olmuştu masama. Hep acı olan mezelerimi getirirken soframa, biri geldi biri gitti upuzun bir yalnızlık boyunca...Şarabımın tadı daha mı mayhoştu ne! O tanıdık tadı yapıştırabilmek için dudaklarıma, günün ağarması gerekti kadehlerin tanıdık lal kırmızısında...
Sana hoşça kal demek hiç kolay değildi...Çünkü benim için hoşça kal, elveda demekti... Benim sözlüğüm neden farklıdır bilemedim hiç...Yazmasın istedim vedalar ve vedalara yüklü anlamlar sayfalarda, boş yere aradım uzun soluklu aşkları yırtık sayfalarda...Nedendir bilmem hep ama hep ayak izleri oldu satırlarımda...Kah kuma gömülüp kaybolan ayakların izlerini aradım çöl ıssızlığı akşamlarda, kah demirden bir örs gibi vurdum adımlarımla vurgun sonlara...
Hatırla sevgili içinde koşar adım coşan sevişlerini...Sakin limanlara demir atmak isteyen gemimin çıpası havada kaldı... Uzun soluklu bir aşkı, bir kar tanesinin bir kartopuna ve ardından bir çığa dönüşmesi gibi yaşamak isterken, sağanak yağmurda ıslanıp, sırılsıklam kaldım yalnızlığımla...Çok yükseklere saklamıştım ben sevgimi, sen upuzun adımları yüklerken bacaklarına, dümdüz bir yol üzerinde koşup durdun boş yere...Başını kaldırıp bakmayı akıl edemedin göğün gülümseyen mavi gözlerine...Uzaklıkları hala ölçülerle sabitleyen bir düzene esirken sen, ben çok başka bir coğrafyada farklı bir iklimin estirdiği rüzgara dönüşmüştüm bile...İki kelimenin buluşamadığı cümleler, gökyüzüyle yeryüzü arasından çok daha uzak mesafelerin timsaliydi yüreğimde...Sen takılmışken bildik hikayelerin tanıdık işleyişine, ben bir masalın içinde sakince bekliyordum sessizlikle çoğalan çığlıklarımı gömüp göğsüme...
Sadece hoşça kal deyip gittim diye; yüreğin hala küskün biliyorum...Elveda çok büyük bir kelime. Sığmadı dudaklarımın sınırları içine. Sözlüğümden haberdar olacak kadar çok kalmadın sevgili , yüreğimde. Benim “hoşça kal” ım yazılmış yanlışlıkla elveda kelimesinin yerine...Kim bilir belki de bir hoşça kal en çok bu aşktaki kadar yakışır elveda hanesine...Bazen sözcükler biz farkına bile varmadan, kayıp gider dilimizden; bizim bile yerleştirmekte güçlük çekebileceğimiz en uygun yere.....
Funda BiLgiLi. . _________________ |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:22 | |
| Gidersen Duracak Yüregim...
Gidersen, bahar asla gelmeyecek bu kentte, hiç kesilmeyecek yağmur. Hep gri bulutla, hep soğuk rüzgar.Yarını meçhul bir hayat, umutsuz günler. Biliyorum aşka dair her şeyde seninle beraber gidecek. Kimse avutamayacak beni. Kuruyacak denizlerim.balıklarım ölecek…
Gidersen, ben asla eski “ben” olmayacağım. Hayat devam eder elbette, yaşamak denirse buna,yaşayacağım.... Bir yanım eksik, kalbim kırık... Tarifsiz bir keder, hepsi birbirinin aynı olan saatler. Ne renkler parlayacak, ne çiçekler açacak.Yaptığım hiç bir şey zevk vermeyecek bana. Hiç bir filim güldürmeyecek, ağlatmayacak. Hiçbir kadeh şerefe kalkmayacak, şarkılar susacak...
Gidersen, bir daha okumayacağım aşk öykülerini. Her aşkın sonu kötü bitecek benim için. Hiç bir sevgili mutlu olmayacak. Kıskanmayacağım bile, çünkü boş boş bakacağım hepsine. Aşka olan inancımı kaybedeceğim ve kendime olan güvenimi de...
Gidersen, senin gitmenin verdiği acıyla baş edemeyeceğim. Saçmalayacağım, çıldıracağım.Her zamankinden daha sinirli olacağım. Hoş görü duygum kaybolacak, en ufak bir olaya bile tahammül edemeyeceğim. Kıracağım herkesi, vefasız olacağım. Sonra giderek terk edecek dostlarım beni. Ben kendi elimle uzaklaştıracağım onları. Derken iyice yalnız kalacağım bir gün. Hem sensiz,hem arkadaşsız...
Gidersen, çok kızacağım sana, arkandan lanetler yağdıracağım. Mutlu olmanı falan istemeyeceğim. Benim çektiğim kadar acı çekmen gerektiğini düşüneceğim. Benden olgun olmamı bekleme, olmayacağım... Çünkü kabullenemeyeceğim bir türlü bu gidişi. Durup dururken, “ortada bir şey yoktu” diyeceğim. Tüm suçu sana yükleyeceğim. En bencil halime bürüneceğim. Yaşadığımız her şeyi baştan sona düşünüp aklayacağım kendimi. Bu rahatlık duygusu da uzun sürmeyecek. Sonra vazgeçeceğim seni suçlamaktan. Tutamayacağım yeminler edeceğim. Bir gün mutlaka geri dönecek ama ben bu kez onu terk edeceğim diye yapamayacağım şeyleri art arda sıralayacağım.
Gidersen, her gece sabahı edeceğim seni bekleyerek. Yorgunluk tüm hücrelerime yayılacak. Bir süre sonra görenler beni tanımayacak. Kimisi acıyarak bakacak bana, kimisi kendimi bu hale getirdiğim için kızacak.Umurumda bile olmayacak ne dedikleri. Bir tek şey söyleyeceğim onlara...
"YÜREĞİM O GİTTİĞİNDEN BERİ ATMIYOR SEVGİLİM GİDERSEN, BU YÜREK DURACAK..." |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:22 | |
| Gizli Yaram Kan Kaybediyor...
Gecelerin sabahına her uyanışında aklıma düşüşüne anlam veremiyorum. Adını her anımsadığımda yüreğimin sıkışıp kasılmalarına engel olamıyorum. Kelimelerin düğümlenişine , sıraya koyamayışıma, anlamsız öylece havada asılı bıraktığıma inanamıyorum.
Kiminle göz göze gelsem gözlerini aradığımı fark ettiğimi anladığımda neden diye soruyorum suskunluğu kendime… sonra; sonra mavi ile yeşilin karışımı gözlerin baskın çıkıyor sorularıma , bir bildiği vardır diye. Ama bu bilinmezliğin beni çaresiz bırakmasına dayanamıyor yüreğim.. Her geçen gün daha da büyük bir acı ile sıkıştırmakta beni.
Yorulmaktayım artık sana çıkan yollarımı değiştirmekten; sakınmak ister yüreğim kendini senden Gizli yaram….. Ne yazıktır ki hiç de başarılı olamamakla birlikte zamana bıraktığım yüreğim avuçlarına ulaşmayı beklemekte, güneşin sabahı beklediği gibi, yıldızların geceleri hasret giderdikleri gibi.
Bense bu karmaşanın içinde elim kolum bağlı zamanla birlikte yürümekteyim; kendime sorup da cevaplarını bilmek istemediklerimle…..
Mum yanıyordu ben onu dinlerken.. Yüreğim de yandı o titrek, minicik alevle..
Ve bir mumun ömrü kadar sürdü kanayan yaramın durması..
Gitti...
...ve Gizli Yaram kan kaybetmeye kaldığı yerden devam ediyor... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:26 | |
| Çek Git Yoluna...
Yağma be yağmur... İçim üşüyor. Islatma toprakları. Attığım her adım daha da ağırlaşıyor. Kokun sinmesin çiçeklere. Çoktan unuttum içime derin bir nefes çekmeyi. Çoktan unuttum ardından görünen gökkuşağının renklerini. Serinletmeye çalışma boşuna içimi. İstesen de beceremezsin yorulma boşuna. Yağma yağmur. Çek git yoluna..
Esme be rüzgar... Uğulduyor kulaklarım. Takatim yok itme beni. Titriyor bacaklarım. Bilmem hangi melodidir fısıldadığın. Duymuyorum. Uzun zaman oldu işitmiyorum hiçbir sesi. Çek elini eteğini dalların üzerinden. Eğme boynunu. Koparma yapraklarını. Bırak her biten ot her yeşeren yaprak yerinde güzel. Çalma! Yerinden yurdundan etme hiç birini. Kimseler yok işte sokaklarda. Issız her yer senin şansına Esme rüzgar. Çek git yoluna..
Geçme be zaman... Sabrım bitiyor. Dur olduğun yerde. Her şey uzaklaşıyor. Unutturma bana çektiklerimi. Unutturma özlemiyle divane ettiklerini. Alışmaya çalışmadım hiç. Vazgeçmeye çalışmadım. Henüz çok taze yaram. Bırak kanasın. Bir gün dönmez biliyorum. Bekletme boşuna. Geçme zaman. Çek git yoluna..
Akma be gözyaşım... Yüreğim yanıyor. Değmez bir vefasız için heder olmana. Eğer gözyaşım fayda etseydi ona gider miydi ardına bile bakmadan uzaklara. Kıyamadığı kopamadığı onsuz yapamadığıydım hani? Yazık. Ne boş sevmişim meğer.. Ne boş yanmışım.. Sanma bu benim ilk aldanışım.. Akma gözyaşım...Çek git yoluna..
Bakma gözlerime Çoktan perde indi üstlerine Bakarsam dayanamam ağlarım Sarılma ne olur Böyle bir şefkat fazla bana Hep isterim sonra, alışırım Sevme be güzelim beni. Gönül sayfamı çoktan kapadım Dokunma sakın bana..! Yüreğim yaralı.. Seninde canını acıtırım.....! |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:26 | |
| Kanayan Yaram...
Aslinda bende gercekten sevip sevmedigini bilmiyorum. Bunu defalarca düsündüm sen beni seviyor musun diye, kendimce hemen cevap verip "seviyorsun" diyorum. Oysa cabuk vazgecme ve unutmalarindan anladim ki sen beni gercek anlamda sevmiyorsun, sadece kendine uygun görüyorsun.. Hani nasil severken baska birisi ile yapamazsin diyorum ama sen yapiyorsun, bazen gülüyor, oynuyor egleniyorsun. Baska birisi ile beraberken cok nadir düsünüyorsun ama yanlizken hemen hemen her seferinde beni düsünüyorsun. Acaba yanlizligimlami eslestirdin beni? elbette hayir. Eger gercek anlamda sevseydin, bir baskasi ile beraber olmazdin ve onunla her zaman eglenceli dakikalar gecirmezdin. Eger sevseydin, hep üzülür yada bana ulasmak isterdin...
Bir insan sevmedigi kisiyi, özlemedigi kisiyi, vazgecdigi insani nekadar hafisasinda tutabilirki? Birgün unutmazmi? Heleki yeni bir hayata baslamissa? Unutur. Bugün olmasa yarin. Yarin olmasa yarindan sonra unutur.
Mantigim yavas yavas bu aci gercegi anliyor gibi. Ama Kalbim? Ona nasil anlatirm. Anlatsam anlicakmi? Hayir. Benim kalbim anlamamazliktan gelecek, bilmemezlikten gelecek ve onu sevmeye devam edecek bunu biliyorum...
Isterse sevmesin, isterse unutsun, vazgecsin benden. Ilgilenmesin, üzülsün, kirsin, neolursa olsun ben hep ona yollanmamis mektuplar yazacagim, ona hissettiğim duygulari kagida dökecegim ve asla ama asla onu unutmiyacagim...
Bugün "Seni nekadar cok sevdigimi" birkez daha anladim.. Bugün " Seni ne cok özledigimi" bir kez daha anladim.. Ve Bugün "Birdaha asla unutamayacagimi ve iylesmeyecek bir yaraya sahip oldugumu" anladim..
O benim gizliyaram. O benim hep Kanayan Yaram..... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:26 | |
| SeN"siz OLmuyor..!
Neden bu kadar cok istiyor yüregim seni?yüregim yine seni istiyor ve aci cekiyor, sensiz durmuyor...
Neden yüregime bu kadar aci cektiriyorsun gizliyaram, neden aci cektiriyorsun herkesten sakladigim yaram? neden gelmiyorsun? gelemiyorsun? neden geldiginde birakiyorum seni? yüregimin seni benden daha cok sevdigini biliyorum,ey yüregim,saltanatin hakim degil bedenimde...
Neden yüregim böylesine yasak bir aski sectin? yüregim,aptallasiyorsun..Yüregim, hic birakma o dünyalar tatlisini. Hadi gelsene yüregime? saatlerce, günlerce, bir ömür boyu ayrilma yüregimden..yüregim seni cok seviyor gizliyaram... Her gece seninle yatar seninle kalkar yüregim, her dakika sen gelecekmissin gibi bekliyor seni yüregim, yüregim sana asik? yüregim seninle.
Herseyi bos verseydim yüregimi dinleseydim, seni böylesine cok seven yüregimi...Birak onu yüregim,uzaklardaki sevgime kavusamiyacagimi bile bile sevmeye devam etme derdim...ey cikmaz sokaga giren yüregim ne yapiyorsun diye hesap bile soramiyorum sana,sorsam nafile sen onu her daim seviceksin biliyorum... Düsündükce seviyorsun, sevdikce düsünüyor, düsündükce beni bitiriyorsun. ya cek git bedenimden yada ona git yüregim. sen birlessen onunla bedenimde bundan faydalanacak, ama sen bedenimden daha korkaksin yüregim.Sevdigini baskasina bile bile verecek kadar..... _________________ |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:26 | |
| Bilmiyorsun!!!
Dursan başın döner,zamanın sürüklemesiyle eşit adım atmalısın.Bunu bilmeye ve bununla yaşamayı öğrenmeye "sabır" diyorlar.Ne yazıkki zamanla öğreniyorsun, zamanla kabulleniyorsun.Zamandan bağımsız olamıyorsun. Zamanı elinde tutamıyorsun...avuçlarından kum taneleri gibi kayıp gidiyor..ne kadar sıkı tutarsan avuçlarını ne kadar güçlü sıksan okadar çok kum tanesi kaybediyorsun hayatından... Zamana hükmedemiyorsun...çoğu zaman o sana hükmediyor...Acılarını alıyor,unutmamak için direndiğin anılarını alıyor hüzünlerini götürüyor senden....çarkının içinde öğütüyor "zaman herşeyin ilacıdır" sözünü çıkarıyor değirmeninden.... Bir sevinçlerine dokunmuyor...zihninin en görkemli yerinde hapsettiğin,en mis kokulu çiçeklerden bahçeler içinde sakladığın güzelliklerine dokunmuyor.seneler sonra bile yüzünde tatlı bir tebessüm yaratacak mutlulukları saklıyor naftalin kokulu sandığında zaman... Payına düşeni yaşıyorsun hayatta,çoğu zamanda daha da fazlası diye düşünüyorsun....yürüyorsun...koşuyorsun yakalamak için kaçırdıklarını...bilmiyosun ki zamanı gelmeyince yakalayamayacağını...sabredemiyorsun,çünkü sabretmeyi bilmiyorsun... Başının üzerindeki maviliğe aşık oluyorsun,kuşlara özeniyorsun...bilmediğin ufuklara,hayalini bie kuramadığın maviliklere kanat çırpmak istiyorsun....herşey hayalindeki gibi olduğunu sanıyorsun...aldanıyorsun ama bilmiyorsun..... Duramıyorsun....Zamana ayak uydurmak zorundasın...ne göç eden kuşlar ardından gidebilirsin ne de mavi gökyüzüne küsebilirsin...Değişimin içinde değişmeye mahkumsun.... İçinde bir kız gizliyorsun...gözlerine kimsenin bakmadığı.derinliğine kimsenin yar olamadığı...Zamandan yara almayan,sabreden ama sana bunu öğretemeyen bir kız.Hayallerindeki hayalleri o kuruyor....yaşamak istediklerini yaşamaktan korktuklarını o yaşıyor...kormuyorsun çünkü O kum tanerini var gücüyle sıkmıyor....düşen kum tanelerinin ardından göz yaşı dökmüyor... Göç eden kuşların kanatlarında umutlarınında gittiğini düşünüyorsun...aşık olduğun maviliğin içinde yapayalnız kaldığını düşünüyorsun...bilmiyorsun....gitme vakti geldiğinde gitmek gerektiğini bilmiyorsun....kaldığın vakit öleceğini,geri gelip eşsiz maviliği paylaşmak için gitmek gerektiğini...bilmiyorsun..! |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:27 | |
| Başka Bir Zaman..
Yarınlara bağışladık umutlarımızı, bu güne hiç birşey kalmadı. Geçmişe kalabalık yanlızlıklarımızı ekledik, takvim yaprakları hayallerimizi boşa çıkardı. Sevinçlerde yarımdı, hüzünlerde.. Başka yollar vardı, yürüdüğümüz başka ufuklar. İlk kez dinlediğimiz bir şarkı gibi eşsiz gelmişti duygularımız. Oysa şimdi şarkılarda birbirinin aynıydı, bizimkisi farklı sandık. Yeni alınmış elbiselerle bayramlık sevinçlerini yaşayan çocuklar kadar sabırsızdık ama bayramların çocuksu mutluluklarda kaldığını anımsayamadık.
Yağmurun toprakla buluştuğunda etrafa yayılan o muhteşem kokusu kadar tutkulu bir sele saldık duyguları. Çölleşmiş yürekler vardı umursamadık, biz yağmur bilmeyen çöllerin dilinden hiç anlamadık. Onlar seraplara vurgundu, ''Bir gün belki'' dediler ama duymadık. Gönlümüz limanlara uğramayan gemiler kadar tutkundu maviye, o uçsuz bucaksız denizi hep mavi sandık. Renlerin hiçbiriyle rakip görmedik sevdamızı, ona yaşamın tüm anlamlarını yükleyen bir çift gözle sakınarak baktık. Teslim olmayı güçsüzlük, gururu zafer sandık. Haklıydık belki, aksini anlatacak kimse karşımıza çıkmadı. Büyütürken dünyadaki varlığımızı, kaybolup giden hislerimize çare bulamadık.
Mutluluk oyunlarıyla avunmak, zamanı doldurmak için gerekliydi belki. Başka bir olasılık varmıydı? Hiç hesaplamadık. Yıllar sırtımıza birer ok saplayarak geçiyordu, yaraların kapanmasına izin vermiyordu vakit. Her ele merhem olur umuduyla uzandık. Her şeye rağmen, bir enstrümanın tellerinde yeniden besteleyebilirdik hayallerimizi. Yeniden yazabilirdik yenik düşmüş tarihleri, her acımızı sevince dönüştürecek anları yakalayabilirdik el ele.. Ama denemedik.. Sevdiğin kadar yakınsın sanıyordum sevdiğine, ruhuna ama dönüş yoktur sonların başlangıcına. Yeni yolculuklar için biletin varsa hala.. Başka bir yerde.. Başka bir zamanda.. Belki yeniden.. Aslında ilk kez.. Kimbilir..? |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: KaRı$ıK 02.02.08 17:27 | |
| Aya TutuLduk...Ay TutuLurken...
Ufuk çizgisinde biten bereketli toprakların karanlığında, upuzun bir yoldaydık geçen hafta...ve dolunay, buğulu bir kitabe gibi gökte asılıydı.
Nur yüzlü bir yol arkadaşıydı gece boyunca... Duru ve sakin izledi bizi; daldıkça camı yalayan kirpiklerimizden öperek, şefkatle...
Yol boyu tenimizi parlatan ışık sağanağı, nehir kenarlarında pul pul yakamozlanıyor, meltem estikçe kavak yapraklarında yanıp sönen bir ateşböceği kafilesine dönüşüyordu.
Ne zaman başımızı kaldırsak orada mağrur ve sessiz parıldıyordu; eteklerinden puslu haleler saçan sihirli bir gümüş lira gibi...
Arada eflatun bir bulutun arkasına çekilip gizleniyor ve orada birkaç dakikada bütün mahcubiyetinden soyunmuşcasına cüretkâr, bu kez çırılçıplak bir raksa başlıyordu semada...
Kutsal kitapların yazdığı gibi, tanrının geceye de hükmetmek üzere yarattığı bir büyülü ışıktı o...
Çevresi yıldızlarca kuşatılmıştı, onun kadar parlayamadığına yanan... ve biz yol boyu, hüzünlü şiirler damıttık gözalıcı ışığından...
Gerçi Fuentes'in dediği gibi, üzerinde o adamlar gezindiğinden beridir bizim romantik hayallerimizin tanrıçası olma özelliğini yitirmişti kısmen, ama hâlâ öyle güzel, öyle baştan çıkarıcıydı ki...
Gece boyunca ilham verdi hepimize; bayram şekeri tadında, ilk öpücük heyecanında... ve eski bir şarkı olup yerleşti dilimize; "Dün gece mehtaba daldım hep, seni andım/öyle bir an geldi ki, mehtap... seni sandım".
* * *
Sonra birden bastırıverdi kasvet...
Kalleş bir gölge, ağır ağır sokuldu dolunayın nurdan yüzüne... ve birkaç dakika içinde kara bir şal gibi tamamen örttü üzerini gece güneşinin...
Bir süre kıvranıp durdu ay ışığı, sonra tutulup kaldı aniden...
Ölü bedenlere can veren o ürpertici buğusu hoyratça gölgelendi.
Karanlık, hükümranlığını ilan etti dağ yamaçlarında... Bozkır, siyaha teslim oldu.
Ay tutuldu, dilimiz tutulmuşcasına şaşırtarak bizi..
Aydınlık yüzü keder bulutlarıyla gölgelenirken, gözümüzü semaya dikip paylaştık sancısını...
Okşadık bakışlarımızla; doğum anında bir annenin terli saçlarını okşarcasına...
Öyle masum, öyle sessiz çekiliverdi ki başucumuzdan, daha kirpiklerimizdeki nemi kurumadan ışıklı busesinin, yokluğunun boşluğuna yuvarlandık ıssız bir yol ortasında, yapayalnız...
Efkârlandık mahrumiyetinden...
Aya tutulduk, ay tutulurken...
Yollarda esmer tenli adamlar silah sıktı ayın karanlık yüzüne doğru; kurşun dökercesine gökkubbenin uğursuz mührünün üzerine... ve çocuklar teneke çaldı dolunayın ruhunu kurtarmak için, kara büyücünün elinden...
Bense durumu açıklarken "aydan dede"sini kaybetme telaşındaki oğluma; ne kara büyücülerden sözettim; ne de gezegen sisteminden: "Güneşe tutkunmuş dolunay" dedim; "lakin karalar bağlamış, aralarına dünya girince..."
İzahat ne kolay, konu aşka gelince...
* * *
Gördünüz ya; yok bu yazının bir mesajı...
Sadece dolunaya övgü için yazıldı.
... o dolunay ki, yoldaşı geceyarısı hasretliklerinin... ilhamı sevda sözcüklerinin...
O dolunay ki, yüzyılda bir gölgelenir yüzü...
Eh, haketti bu kadarcık sözü..... _________________ . . . . . . . . . . . . . . . . . |
| | | | KaRı$ıK | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|